2 Eylül 2015 Çarşamba

Çatalca Antik Köy Gezimiz

  Merhaba arkadaşlar.En son bayram tatili öncesi tatil hazırlığı yapamamaktan bahsedip,tatilin yoğunluğu ve bilgisayarımın probleminden dolayı yaz boyunca yaptıklarımdan bahsedememek beni çok üzdü.Ama daha gezmek için bir aya yakın süremiz varken en yakın gidilesi ihtimal Çatalca Antik Köy den bahsetmek istiyorum sizlere :)
    Geçen haftalarda bir pazar günü çıkmışız yine ailecek,nereye gidelim diye fikirler havalarda uçuşuyor:))Kızlar Karasu dedi,Eşim Yeniköy ben ise gitmediğimiz bir yer olsun düşüncesi ile ısrarla Çatalca diyorum.Sonuç olarak rotayı Çatalca'ya çevirdik:))Ben zafer sevinci ile gururlanırken hiç beklemediğim bir soru yöneltti eşim.''Hadi bakalım tutturdun şimdi Çatalca da nereye gideceğimizi söyle de deli gibi eglenelim''..Tabi ben şok :D Hiç düşünmemiştim ki doğa yeşillik falan işte diye geçiştirsem mi derken karşımda kocaman Antikköy tabelası:)) Yine çok şanslıyımm düşüncesi ile gayet kendimden emin bir şekilde tabiiki Antikköy dedim.Ve tabelaları izleyerek Antikköy'e (minik kızımın okuması ile Antikaköy'e)ulaştık.Çatalca girişinden beri tabelalar çok güzel yol gösteriyor.Geniş bir otoparkı var.Ücreti ne verirseniz :)Giriş ücreti ise alınmıyor bu çok güzel:)
    İçeri girdiğimizde bir deve karşılıyor bizleri ve çok şirin.Kızlar coşku ile devenin yanında yerlerini alıp poz vermeye başladılar :)
                   
  
  Sonrasında hayvanat bahçesini gördük ve keçiler,tavuklar,devekuşları,geyikler ve daha fazlası.Kızlarım elleriyle beslediler hayvancıkları ve ikinci defa gerçek bir samanlığa girme fırsatı buldular :)Malumunuz,bu şehir karmaşasında gerçek bir köy bulunmaz hint kumaşı değerinde.

 Büyük kızım çok huylu,onun doğaya alışması için böyle güzel ve doğal mekanlarda bulunması çok faydalı :)Ona kalsak 5 yıldızlı beton yığınlarından hiç ayrılamayız.
                                                             Minnak bir tay:))
 Sanaldan kopup gerçek hayatta,gerçek hayvanları beslemenin verdiği mutluluk paha biçilemez..
 Ardından acıkınca aşağılara yürümemiz söylendi ve 5 dakikalık bir yürüyüş sonunda yemek bölümüne ulaştık.Ahşap masalarda kendin pişir,kendin ye usulü mangalı keşfettik.Ama yemeklerimizi çekmek aklıma gelmedi zaten heryerde aynıdır mangal:)Ufak bir ayrıntı daha vereyim.Çaylar Türk Bayrağı desenli bardaklarda geliyor.İçimiz açıldı:) Bu arada her masanın yanında bir hamak:)Yavrucanlarımız için güzel düşünülmüş:)Fiyatlara gelince standartların üzerinde gibi geldi ama çok da uçuk değil.Az fazla :)

   Yürüyüş yollarında renkli ahşap masa sandalyeler,şirin şirin köprüler,şırıl şırıl akan süs havuzları,antik aksesuarlar ve çok daha fazlası ruhumuzu dinlendirdi.        




Gezimizin kapanışını at binme ile tamamladık..Alanda tek bir tur ücreti kişi başı 10 tl.Alan büyüklüğü bir çok yerle aynı.
 Kısacası gittiğime çok sevindim , çok güzel düşünülmüş gerçek köylerden farksız bir mekan yapmışlar.Çocuklarımı özgürce salma imkanım oldu çünkü zarar görebilecekleri hiç bir yer yoktu.Hayvanlarla kucaklaşmaları en önemli nokta.Bu çok güzel bir fırsat,kaçırılmaz:)
     Sizlere memnun kaldığım bir Çatalca Antik Köy gezimden bahsetmek istedim.Umarım sizler de memnun kalmışsınızdır.Sevgi ve mutlulukla kalın:)







16 Temmuz 2015 Perşembe

Tatil Hazırlığı Yapamamak :))


    30 yaşıma geldim ama huyumda zerre değişiklik yok.Her tatilimde aynı manzara:)Çevremdeki arkadaşlarıma baktığımda,günler öncesinden hazırlanan valizler,unutulmaması gerekenler başlıklı upuzuuunnn notlar,heyecanlar,sevinçler,planlar:))
    Planlar dedim aklıma geldi,yine kendime karşı ürpertici duygular hissediyorum:)Benim hiç tatil planım,düzenli hazırlanan valizlerim olmadı.Şimdi de tek planımız,bu gece yola çıkıyor, Çeşme'ye otele gidiyor olmamız.Oradan çıktıktan sonra bir tatil daha yapacağız kısa süreli ama Bodrum mu,Marmaris mi? Karar veremedik.Muhtemelen Çeşme'den çıkınca kafamız nereye eserse oraya karar vereceğiz..Eşimde bu halimi benimsemiş sanırım..Bana ayak uydurup bakarız yaa haklısın diyor :D Kendimi bildim bileli yola çıkmama bir saat kala hazırlanmaya başladım:)Eveettt üç çocuğuma rağmen bu huyum hiç değişmedi.Belki de böyle devam etmemin tek sebebi,bu güne kadar her tatilimde son bir saat kala hazırlanmama rağmen hiç bir eksiğimin çıkmaması:)İlaçlardan tutun da,tırnak makasıma kadar,eşimin traş losyonuna,kızlarımın havuz bonelerinden,yedek ayakkabı bağcıklarına kadar herşey yanımda olur:)Tatile çıkacağımız gün genelde her günün aksine iyice tembelleşirim:)Yolculuk vaktimiz yaklaştığında eşim offlamalarıma,söylenmelerime,çığlıklarıma uyanır:))Nedense yüzünde güller açar ve benim aksime çok sakindir.Sesim daha fazla yükselirse yanma gelip sert bir bakış atar ve ben o arkasını dönene kadar süt dökmüş kediye dönerim:))Gözlerini benden çektiği anda yine başlarım zırlamaya:))Hani iyi günde ve kötü gündeydi,bu mu verdiğin söz..Kafama poşet geçirmişler gibi hissediyorum farkında değil misin,şu anda ölebilirim gibi sömürülere başlarım:))Bazen bana kıyamaz etraftan şarj aletlerini toplar,yatakları düzenler,yerlerdeki dağınıklıkları toplar.Onun hazırlanması tamamlandığında kızlarımızı da alıp ayakkabılarını sakince giyer.Havası 1500 tabii.. Ve yine aynı manzara ile karşılaşır eşim:) O aşağıya arabayı çalıştırmaya giderken ben arkasından feryat figan,bu valizleri ben mi taşıyacağımm diye ağlamaklı olurum..O ise afallamış durumda bana bakarken ''ortada hazırlanmış valiz yok hepsi yarım ve ağzı açık '' dediğinde iyice paniklerim.O anda anlarım,vaktim daralmıştır eşim benzin alıp gelene kadar zamanım var..Komşularım sesimden anlar genelde'' Dilek yine yetiştiremedi:))''Arar dalga geçerler zaman zaman,yardım ister misin,koca gün yan gelip yattın,dedik sana diye ..Her zaman ki gibi eşim gelene kadar o valizler eksiksiz tamamlanır ama komşularımın uykuları mutlaka bölünür:))Her zaman sabaha karşı çıkarız yola,o sessizlikte apartmanda sadece benim paniksel çığlıklarım olur...Uykuları bölünen komşularım mutlaka arkamdan su dökerler,bende her zaman ki gibi paniğimi atıp yüzümde valizleri yetiştirmenin zaferi ile eşime nispet yaparım:))Demem o ki benim hiç bir tatilde planlı,sakin ve huzurlu hazırlığım olmadı..Neyse kalkıp çamaşırlarımı asayım nasılsa geceye kadar kurur :D

Salvador Dali Dalilight Bayan EDT (Yorum)


Bugün tanıştığım Salvador Dali Light elime aldığım anda şişe tasarımı ile beni büyüledi.Tasarımda kadın dudak ve burun figürleri işlenmiş şişeye.Salvador Dali'nin tüm tasarımlarında olduğu gibi :) Buz mavisi rengi ile iç açan,gizemli,büyülü bir havası var.Kokuyu duyduğum anda içimden geçen ilk şey,temiz ve ferah hissettiren büyülü bir koku olmasıydı.İçeriğinde ise;
Üst nota:Amalfi limon,mandalina ve kırmızı elma. Kalp notası: Nilüfer,şeftali ,yasemin.Taban notası:Kehribar,sedir ve miskten oluşuyor. Beni büyülüyen limon ve şeftali kokuları oldu.Her zaman temizlik ve ferahlık hissettiren,aynı zamanda da kadınsı olan kokuları sevmişimdir.Ağır kokular hiç tarzım olmadı.Bu koku farkı ve hafifliği ile dikkat çekiyor.Sanırım uzun zaman Salvador Dali Light kullanacağım.
Sevgi ile ve mis kokularla kalın :)


15 Temmuz 2015 Çarşamba

Cennetin Rengi E.V. Mitchell (Kitap Yorumum)


      Son zamanlarda dramlar beni çekiyor sanırım.Cennetin Rengi de öyle dram yüklü bir kitap ki okurken elleriniz titreyecek ve gözleriniz nemlenecek.Kitap kapağının muhteşem tasarımından da anlaşıldığı üzere Arkadya yayınlarından çıkmış :) İçin de mor güzel mi güzel bir ayraç bulunuyor..Uzatmadan konusuna geçelim isterseniz :)
     Sophie Duncan'ın yakışıklı bir kocası,dünyalar güzeli bir kızı ve herkesi imrendirecek mutlu bir hayatı var.Bu mutluluğunu eşiyle yaşadığı büyük aşkları ve birbirlerine hissettikleri büyük arzuları taçlandırıyor.Ve aniden kızlarının amansız hastalığı mutluluklarına gölge düşürüyor.Hastalık süresinde eşinden beklediği ilgiyi ve desteği bulamayan Sophie büyük bir hayal kırıklığına uğruyor..Ama onun bunları düşünecek zamanı yok,tek derdi kızının bir an önce sağlığına kavuşması..Sophie'nin kızıyla hastalığı yenme çabaları tam olumlu sonuç almışken,huzura kavuşacakları sırada hastalık tekrar nüksediyor ve kızını kaybediyor.(Buralarda kitabı bıraktım ve okumama kararı aldım..Sanırım iki saat kadar kararımın arkasında durabildim ve dayanamayıp devam ettim okumaya.)Eşi bu acıyı çok kısa zamanda unuturken o kızının acısıyla yaşıyor ve üstüne terkedilip aldatılıyor.Sophie acaba mutluluğu yakalayabilecek mi? Okuyunca göreceksiniz :)
      Kitabın devamı için çok yazmayacağım.Okurların hevesini, kitabı  okumadan almasını istemiyorum.Ama ipuçları verebilirim :)
     Shophie yıllar önce kendisini terkeden annesinden hesap soracak ve hayatını mahveden üstünü kapadığı gerçeklerle yüzleşecek.Yıllardır kendisinden uzak duran,onunla ilgilenmeyen babasının sırrı ile yüreği burkulacak.Kitabın devamında annesinin o büyük aşkını anlatıyor.Bu kitapta sadece hüzün yok.Aşk var,hayal kırıklığı var,özlem var,kaybedilmiş bir evlat var,ama mutluluk da var..En önemlisi Mücadele var..İyi okumalar..
   

26 Haziran 2015 Cuma

Ardımda Kalanlar (Ellen Marie Wiseman) Kitap Yorumu



Çıkmazdaysa yüreğiniz, hikayemi okuyun..Belki de bu sizin hikayenizdir...

Bir kitabı elimize aldığımızda genellikle ortalama bir saat kadar okuruz değil mi? Gözlerimizi dinlendirip,evdeki işlerimizi halledip,boş zamanlarımızda devam ederiz okumaya..Ben genelde 2,3 saat aralıksız okurum elime aldığım kitabı ama genelde böyle değildir çoğu okurseverler için.Ardımda Kalanlar,elime aldığımda 5 saat aralıksız okuduğum ikinci kitap oldu.Willard akıl hastanesinde akıllı olduğu halde işkence gören,deli olmadığına kendini kanıtlamaya çalışan,akli dengesi yerinde olduğu halde,sırf sevdiği adamla bir araya gelmemesi için akıl hastanesine yatırılan  Clara'nın hikayesi yüreğinizi dağlayacak..Ve onun biricik aşkı Bruno..Bruno sevgilisini bulabilecek mi?Kendinizi onunla aynı koğuşta hissedecek ve kah heyecan,kah hüzün,kah korku dolu anlar yaşayacaksınız..Ve Clara'nın o akıl hastanesinden kurtulma çabalarında gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız.Bu kitap Willard Akıl Hastanesinde,yıllar sonra ölen hastaların valizleri bodrumdan çıktığı zamanlarda,ölen hastaların eşyaları arasından çıkan günlükler ve mektuplardan esinlenerek yazılmış.Hastanede yatan hastaların çoğu kadınlar ve en kahredici yönü ise çoğunun deli olmaması.Ve işte beni kahreden bir bilgi daha..Bu hastaneden hiç sağ çıkan olmamış...:(



   




Kitabı okurken ara verip Clara'nın nasıl bir ortamda zulüm gördüğünü araştırmak istedim..Sanırım kendimi bir nebze onun yerine koyma içgüdüsü olabilir bu..İşte hikayemizde geçen Willard Akıl Hastanesi...








İyi okumalar...